Truva

Truva, eski Yunan ve Latin edebiyatında, Homeros tarafından yazılan İlyada – Humerus destanında belirtilen Truva savaşının gerçekleştiği antik kenttir. 
Efsaneye göre; Paris İda dağında yaşamaktadır, Paris altın elmayı Helen’e vermek üzere Sparta yı ziyarete gider,Paris altın elmayı Afrodit’e verir. Helen’in kocası, Menelaus Parisin onuruna bir şölen düzenler ancak buarada Helen, Parise aşık olur ve iki aşık Truva’ya dönerler. Kendilerine hakaret edildiğine inanan Menelaus, topladığı Aka ordusu ile Truva’ya bir sefer düzenler ve on yıl sürecek amansız savaşı başlatmış olur.

İlyada destanında, Hector’un Akhielleus olan birebir deülloso, Akhielleus un ölümünün ardında gerçekleşen Truva atı olayı ve şehrin yerle bir edildiğinden bahsedilmektedir. Geride hiçbir erkek canlı bırakılmamıştır. Ancak bu kanlı intikam, Yunanlılara çok pahalı bir bedel ödetecektir. Fırtınadan dolayı dönüş rotası kaybedilmiş, Agemennon karısı tarafından öldürülmüştür.

Arkeologlar, yapılan kazılar sonucunda aynı yerde dokuz kez – farklı dönemlerde – kent kurulduğu ve farklı dönemlere ait 33 katman olduğunu saptamıştır. Bu bölümler;

Truva I; M.Ö 3000 – 2500 yılları erken bronz çağ dönemine aittir. 100 metre çapında, etrafı surlarla çevrili küçük bir yerleşimdir.

Truva II: M.Ö 2500 – 2200 dönemine aittir, şehir biraz daha büyüktür. Alman arkeolog Schlimen nın bulduğu Truva hazinesinin bu katmandan çıkarıldığı söylenmektedir.

Truva III, I ve V: M.Ö 2000 – 1800 Kültürel gelişim devam etmektedir.Süreç, İlyada destanında belirtilen; şehrin yerle bir edilmesiyle sona ermektedir.

Truva VI M.Ö 1800 – 1275: İstilalardan sonra şehrin sakinlerinin Hint - Avrupa halkı olduğu söylenmektedir.

Truva VII M.Ö 1275 – 1100: Şehir surları tekrar yapılmıştır, dikkate değer kültürel değişim gözlenmemektedir.

Truva VIII M.Ö 700 – 300: Dört asırlık aranın akabinde, Şehir artık bir Yunan yerleşimidir. Tüm tapınakların inşaatı bu dönemde tamamlanmıştır. Serhas ve Büyük İskender şehri bu dönemde ziyaret etmiştir.

Truva IX M.Ö 300 – M.S 300: Bu dönemde şehir önemini kaybetmiştir. Şehir surları yeniden yapılmıştır. M.S 267 yılında Gotlar, şehre saldırmıştır. Konstantin, Truva şehrini başşehir yapmayı düşünmüştür. Bizans dönemi akabinde, şehir, Karasi Beyliği kontolüne geçmiştir ve daha sonra yok olmuştur.

Truva kazılarını yapan Alman arkeolag Schielman’ın Homeros hikayesinden ilham aldığı, kazı öncesinde, Yunanistanda ziyaret ettiği okul öğrencilerinden, kendisine İlyadayı okumalarını istediği, metni tercüme eden, iyi Almanca konuşan Sophia isimli genç kızla daha sonra evlendiği bilinmektedir.

Truva, 4000 yıla kadar uzanan bir medeniyet, Schielman’ın yaptığı kazı sonucunda, efsanefi bir medeniyet keşfedilmiştir.

Truva kazılarındaki en büyük talihsizlik;üçüncü yüzyıl dönemine ait Priam hazinesinin ve diğer önemli objelerin önce Atina, daha sonra, ikinci Dünya Savaşının akabinde Almanya ya götürülmesidir. Eserlerin bir kısmı, Moskovada ki Puşkin müzesinde bulunmaktadır.

Truva adı romantizm ve gizemi çağrıştırır ancak bugünkü görünümü insanda hayal kırıklığı yaratmaktadır.

Antik dönemde deniz kıyısında kurulu olan yerleşim, nehrin getirdiği aluvyon dolgusu ile denizden epey uzak konumdadır. Roma dönemi tapınak kalıntıları ile kazılar sonucunda elde kalan muhtelif objeler müze de sergilenmektedir. Görülmeye değerdir.