Coast Guide TR

Keşfet

KÖRFEZ
Seçiniz...
KOY
Seçiniz...
MARİNA
Seçiniz...

KEMER

Dik Dağların Yamaçlarındaki Yeşil Cennet

Haber:Levent ÇELMEN
Fotoğralar:Levent ÇELMEN - Levent KONUK(Sualtı Fotoğrafları)
Haber Tarihi:02-05-2019 01:42
Son Güncellenme Tarihi:02-05-2019 19:20

Mayıs ayında bir başka oluyor Antalya Bölgesi. Denizinin sakinliği, ısısı, renklerinin canlılığı ile eşsiz güzellikler diyarı.

Karadan su altına uzanan tarihi değerleri ile bir denizci için her yıl görülmesi gereken bir bölge.

Özellikle  Mayıs-Haziran ayları rakibi yoktur desek yalan olmaz.

Bu eşsiz bölgenin en önemli mevkilerinden Kekova’yı geçen haberlerimizde ele almıştık. 

Şimdi de Kemer’i dolaşalım istedim sizinle.

2001 yılından beri gerek su üstü gerek su altı değerlerini ekranlara, dergi sayfalarına, internet sitelerine taşımaktayız.

ARKASINDA YÜKSEK DAĞLARI

Boydan boya uzanan geniş plajları, düzenli yolları, yem yeşil doğası, bir birinden güzel parkları ile Kemer’deyiz.

Türk Turizminin önemli merkezlerinden biri olmuş Kemer. Bol seçenekli bir birinden güzel turistik tesisler ile ülke turizmine hizmet ediyor.

TURBANDAN GÜNÜMÜZE

Turban işletmeleri zamanında inşa edilmiş ve zamanla özel sektöre devredilmiş bir marinası da var.

Büyük mü, değil. 

Ama ilklerden ve ihtiyaca zorlukla karşılık vermekte.

Antalya-Finike arasındaki tek marina. 

Marinada amatör yatların yanında bolca günlük tekneleri de görmekteyiz.

Farklı bir kapıdan servis veriliyor onlara. 

Öyle ya gün içinde defalarca yüzlerce konuk bu teknelerle bölgede seyirlere çıkıyor.

Yeni boy anlayışı ile marinaya bağlı bir çok tekne çok yoğun bir trafik oluşturuyor.

Biri ayrılıyor, diğeri bağlanıyor. Müthiş bir trafik.

Hele rüzgarın sert olduğu günlerde Marinanın ve kaptanların işi zor.

KEMER MARİNA DENİLİNCE

Kemer’de konuya marinadan başlamışken, bu işletmenin inşa günlerinden beri marinada çalışan müdür Levent TOKAÇ’la konuşalım istedik.

Bize göre; Kemer Marina denilince Levent TOKAÇ, Levent TOKAÇ denilince Kemer Marina akla gelir.

Marina özelleştikten sonra bir kaç kez el değiştirdi ama demirbaş Levent Beyi hep yönetimde gördük.

LEVENT TOKAÇ

“1979 Yılında Marmaris Turban da işe başladım. 

1985 yılında Kemer’e tayin oldum. Marina daha inşa halindeydi. 

Marinacılık, denizcilik daha gelişmemişti.

Marinacılığın verdiği keyif beni bu günlere getirdi. 

Marinacılıktan da Kemer’den de kopmadım.

Çeyrek asırdan fazla bu marinada çalışıyorum.

Marinacılıkta arzulu olmanız gerek. 

Denizden gelen yatçının ne istediğini bilmek gerek. 

Empati yapıp onun gibi düşünmek gerek.

Her şey para değil.

Denizciler özel insanlardır. 

Onlara özel hizmet vermek gerek.

Havayı, rüzgarı, çetin koşulları ile denizi yaşayanlara saygımız sonsuzdur.

O yıllarda Turban olarak önce Kuşadası sonra Bodrum ardından  Kemer servise açıldı.  

Yılar geçtikçe bu güne kadar bölgede bir çok marina inşa edildi.

SIKINTILI BİR BÖLGE OLARAK BİLİNİYOR

Bölgemiz, Antalya çanağında kaldığı için marinalarımız, Doğu Akdeniz Marinaları olarak geçer.

Yurt dışında Orta Doğu Bölgesindeki sıkıntılı coğrafyanın içinde olarak anılıyoruz.

Geçmiş yıllarda tüm tekneler yabancı idi neredeyse. 

Şimdi yabancı yatçıya rastlamak mümkün değil.

Artık yabancılar Türk sularında dolaşmıyorlar. 

Dolaşan az sayıda yatçı da, Ege Sularını tercih ediyor.

Zaman içinde Kemer, çok özel bir turizm merkezi oldu ama Kemerlileri denizle buluşturamadık ne yazık ki.

Denize ilgi yok, araziler, arsalar, oteller, konutlar ilgi alanları.

YABANCILAR GİDİNCE

Yabancıların yüzde doksanı teknede yaşarlardı eskiden. 

Onlarla Kemerlileri kaynaştırdık ama denizci ne yazık ki yapamadık.

Bana marinanıza bağlı Kemerli teknesi kaç adet diye sorsanız. Bir iki demekten başka bir şey söyleyemem.

YENİ PROJEYE ONAY BEKLİYORUZ

Marinamız da yapılaşma ilk kurulduğu zamanda olduğu gibi. Yapılaşmada ilerleme kaydedemedik. Örneğin 35 yıl önce tekneler bu kadar büyük değildi.

Servis vermede zorlanmıyorduk. 

Ama şimdi durum tamamen değişti.

Bu şekilde büyük yatlara servis verecek durumumuz yok.

Marinamızı günün koşullarına uygun, doğaya saygılı ve uyumlu bir şekilde yeniden düzenlememiz gerekiyor. 

Şu anda kullanmakta olduğumuz rıhtımlar hem ekonomik hem teknik ömrünü tamamladı.

Tüm bu yenilikleri yapabilmek için oluşturduğumuz projenin izinlerinin çıkmasını bekliyoruz.”

MARİNAYI MODERNLEŞTİRMEK

Bu güzel beldenin bu güzel marinasının günümüz koşullarına uygun hale getirilmesini bizlerde dört gözle beklemekteyiz.

Konu marinalarda düzenleme ve kapasite arttırmaya girince bu izinlerin ne kadar zor alındığını, alınsa bile harç maliyetinin ne kadar fazla olduğuna

geçtiğimiz günlerde bazı yazışmalarda şahit olduk.

Yatırımcının yaptığı tüm değişiklikler için müthiş bir bedel ödemesi gerekiyor. 

CİVCİV ÇIKACAK KUŞ ÇIKACAK

BİLİN BAKALIM BU MALİYETLER KİMDEN ÇIKACAK?

Bu da kapasite artırımında her tekne yeri için neredeyse 4-5 yıllık bir bağlama karşılığına geliyor.

Tabi bir de bunun üstüne inşa maliyeti var.

Tüm bunlar sonunda bir yerden çıkacak. 

Bilin bakalım kimlerden çıkar?

Yakında bu konu ile ilgili detaylı bir araştırmayı da sizlerle paylaşacağız.

“Marinalar neden pahalılaştı ve pahalılaşmada.

   

İSTANBUL’DAN KEMER’E

Kemer’e yıllar önce İstanbul’dan gelip yerleşmiş bir deniz dostu ile birlikteyiz.

Yılardır dostumuz. 

Denize özlem yıllarını, S/Y SMART ALEC adlı teknesini alışını, Ege ve Akdeniz ‘i karış karış gezişini yakından bildiğimiz İsmail SANDAN.

Bizim İsmail abimiz burada turizmle ilgilenmiş senelerce. Belediyesinde aktif görevler yapmış bir sima.

Eşi Leyla hanımla birlikte gitmediği deniz bilmediği ada yoktur.

Hatta bu konu ile ilgili “Naviga” dergisinde seri yazıları yayınlanmıştır.

LEYLA’SIZ ÇIKMAM ABİ

Leyla ablasız çıkmaz denize. 

Leyla abla torunların yanına kaçsa, pruvası Kemer’e döner teknelerinin. 

Denizcilerin sevilen abisi İsmail Abi ile çok sevdiği Kekova Gökkaya Limanında Kemer’i konuşuyoruz.

İSMAİL SANDAN

“Bir böbrek ameliyatından sonra, İstanbul’daki hayatın çekilmez olduğuna karar verip 1987 yılında Kemer’e geldik.

O zaman çocuklarımızın biri ilk, diğeri ortaokula gidiyordu.

Kemer adını daha önce adını duymuştuk.

Görünce beğendik. 

Alt yapısıyla, arkasındaki çam ağaçları ile, denizi ve kasabanın doğaya oturması itibari ile çok hoşumuza gitti ve yerleşmeye karar verdik.

O zamanki Kemer’de bir köy, bir kasaba havası vardı. Kaş’ın eski hali gibi.

Şimdi toplu turizm ile yoğunlaşma oldu. 

Çevremize baktığımız da yine de erişilmez bir yer.

1989-1999 yılları arasında hem belediye meclis üyeliği hem de başkan yardımcılığı yaptım.

Bir çok derneğin kuruluşuna ön ayak olanlardanım.

Kemer’de eski yıllara oranla denizci sayısında artış var. 

Ama bu yeterli değil.

Kemer’de yerleşimde yapılan yanlışlığın bunda etkisi olduğunu düşünüyorum.

YÜKSEK YAPILAR KIYIDA SET OLUŞTURUYOR

Büyük, yüksek oteller beldenin sahillerine oturmuş, set oluşturmuş.

Yaşayanların ve konukların denize ulaşmaları, ondan yararlanmaları zor oluyor. 

Kıyıda restoran, kafe sayısı yetersiz. Vatandaş denizle iç içe olamıyor.

   

Dünya Bankası ve o zamanki Turizm Bakanlığı tarafından yapılmış bu planlama.

Aslında plan sahilden arkaya doğru az katlardan kademeli yükselseydi ve de denize inen dikey yollar olsaydı bu durum yaşanmazdı.

TURİST PROFİLİ NEREDEN NEREYE

Kemer’e geldiğimiz yıllarda turist profili ağırlıklı olarak; İngiliz, Alman ve Fransızlar dı.

Zamanla turist profili Avrupa ile yaşadıklarımız ve Rusların gelmesi ile Rus ağırlığına dönüştü. 

Rusların ve Orta Doğuluların çoğalması ile de Avrupalı iyice gelmez oldu. 

Şu anda U-60 Rus turist var. Belki %5-10 arasında Avrupalı.

Otel servis kaliteleri de müşteri beklentilerine ayak uydurunca, düştü. 

Rekabet için kaliteden ödün verildi. Oteller doldu ama kalite düştü.

Belki ileriki yıllarda düzelir. 

YABANCI YATÇILARI ÖZLEDİK

Senelerdir Kemer Marina müşterisiyim. 1989-1995 yılları arasında marinamızda yabancı yatçı yaşardı

Yüze yakın bir sayıda kışın teknelerinde konaklayan yabancı yatçı aile vardı.

Bunlar beldeye,  bölgeye kışın canlılık getirirdi. 

Bu guruplar çekilince canlılıkta gitti.

Yine de Kemer bir çok beldeden çok ileride.”

Leyla ablaya soruyoruz, 

“Sen ne düşünürsün Kemer için?”

Cevap net; 

“Kocam Bilir Ben Bilmem”

BİRDEN BOŞALAN SAĞANAKLAR

Kemer’de bulunurken hiç bir yerde görmediğimiz bir olaya şahit olduk. 

1995-96 yıllarında bu marinada bu bölgede konakladım. 

Dağları saran bulutlar bir anda beldenin üzerine yoğun bir yağış bırakıp, yok olabilirler.

Bu gittiğimizde de yaşadık bunu. 

Hemen ardından belde içinde dolaşmaya çıktık ve şaşırdık.

Alt yapı bu kadar mı güzel olur.

Ankara’da olsa dalgıçlar yardıma yetişir.

Bir damla su yok yollarda.

SUALTI TURİZMİ MERKEZLERİNDEN BİRİ

Bölgede su altı turizminin vazgeçilmez noktaları da bir hayli fazladır.

Dalış turizminin öncülerindendir Kemer. 

Sualtı sporları ile ilgili seminerler, toplantılara ev sahipliği de eder.

Kemer sualtı denilince hemen belde önlerinde 30 metre derinlerde yatmakta olan PARİS 2 batığından söz etmeden olmaz.

Bu noktaya 2001 yılından beri yayın amaçlı bir çok defa dalışlar yaptık, görüntüler aldık.

Çoğu çalışmamızda merhum Haluk CECAN ile birlikteydik.

Bizimle bu ve başka çalışmalarda birlikte olan Levent KONUK ta bulunuyordu.

Levent fotoğraf sanatçısı, bölgenin insanı.

Su altı fotoğrafçılığı ile ilgili bir çok ödülün, haberin sahibi.

Şu anda İstanbul’da bir stüdyosu var ve fotoğraf sanatçılığını sürdürüyor.

PARİS 2 Batığını ondan dinleyelim istedim. 

Onun mükemmel görüntüleri ile.

LEVENT KONUK

1995’in Bahar ayları...  Kemer açıklarında avlanan balıkçıların ağları bir cisme takılıyor ve balıkçılar ağların çıkarılması için balıkadamlardan yardım istiyorlar. 

Ağları kurtarmak için dalan balıkadamları sualtında büyük bir sürpriz bekliyor:   Karşılarına 30 metre derinlikte kumların üzerinde yatan cephane dolu bir savaş gemisi çıkıyor.    

Daha sonra gemiye araştırma dalışı yapmak için bizi çağırıyorlar ve ilk dalış ile birlikte hiç bitmeyecek merak ve keşfetme dürtüsü başlıyor.   

Tarihe dalmak, insanda farklı etkiler yaratıyordu ama bilinmeyen bir tarihe dalmak bambaşkaydı.  İlk dalıştan sonra müthiş bir merak ve araştırma

güdüsü içimizi kemirmeye başlamıştı:  

Neydi bu geminin hikayesi?

 

PARİS II

Uzunluk : 55 m.                   

En: 8m50

Sualtında kalan kısım (karina): 5m 60        

Tonaj: 551 ton

895 beygir gücünde buharlı motor

Kemer açıklarında bulunan bu batık gemiye defalarca dalış yaptık ve bu dalışlarda gemi hakkında birçok ipucuna ulaştık.   

Bunlardan en önemlisi, geminin ismini bulmamız oldu:  

Paris II idi geminin ismi.     

İsmine, yüküne ve üzerindeki silahlara bakıldığında bunun bir Fransız savaş gemisi olduğu anlaşılıyordu.   

Düşündükçe olasılıklar giderek azalıyordu.  

Türkiye karasularında batan bir savaş gemisi iki dünya savaşından birinde batmış olmalıydı.   

NEREDEN GELDİ, NE İÇİN BU SULARDA?

Balıkçılık yapmak için inşa edilen Paris II gemisi 23 Eylül 1914 tarihinde Fransa’nın Le Havre limanında donanmaya katıldı. 

Önce 2.Hafif Silahlı Birliği’ne alınan gemi, Ağustos 1915’te Brest’te bulunan ve donanmaya sonradan katılan gemilerden oluşan Yedekler Birliği’ne dahil

oldu. Donanmanın 2. Filosu için hazırlandıktan sonra 6 Eylül 1915 tarihinde kaptan Paponnet komutasında Brest limanından ayrılarak 14 Eylül’de

Bizerte limanına ulaştı. 

1917 Yılının Şubat ayında Yüzbaşı Henri Rollin’in kaptanlığa getirilmesi ile birlikte Suriye Donanma Birimi’nin 7.Süvari Grubu’na katıldı. 

GÖREVİ

Görevi, Alexandra gemisi ile koordineli çalışarak Marmaris ile Anamur arasında Alman deniz altlılarına Türkler tarafından yapılan yakıt sevkiyatını

engellemekti. 

13 Aralık 1917 ‘de Paris II ile Alexandra, aralarındaki 500 metre mesafeyi koruyarak rotalarının 2.milinde Ağva Burnu’nun yakınlarında seyretmekteydi.  

Bu burnun doğusunda kendisi ile aynı adı taşıyan koyda Antalya’dan gelen mavnalar demirlemekteydi. 

Aniden Paris II’nin gözcüsü koyun içinde bir mavna gördüğünü ifade eden işaretini verdi. 

Bundan birkaç gün önce gemi komutanı Yüzbaşı Rollin aynı koyda portakal yüklü bir mavna zapt etmişti. 

Makineli tüfek ve zapt edeceği tekneyi çekmek için gerekli ekipman ile donatılan bir filika ile bu tekneyi ele geçirilmişti. Filikaya karadan yoğun ateş

açılmış, fakat Paris II, bu ateşe 75’lik topları ile karşılık vererek başarılı olmuştu. 

Gemi komutanı Rollin aynı operasyonu tekrarlamak amacıyla Alexandra gemisine “Manevra Özgürlüğü” operasyonu hakkında bilgi verdi ve Ağva

Burnu’na doğru yöneldi. 

Paris II’nin mürettebatı arasından gönüllü olanlardan oluşan filika ekibi savaş pozisyonu aldı.

TUZAĞA DÜŞÜYOR

Kaptan Rollin bu defa tuzağa düşmüştü. İngiliz işgalinde bulunan Meis Adası yakınında bir uçak gemisi ile iki kruvazörü komutasındaki topçu bataryası

ile kısa bir süre önce batırarak büyük bir başarı sağlayan Mustafa Ertuğrul Bey Kemer’e gelmiş ve o kimsenin geçilmesine imkan vermediği patikaları

aşarak Fransız gemilerine müthiş bir sürpriz hazırlamıştı. 

Saat 11:25’te başlayan ve yarım saatten kısa bir süre içinde tam 110 isabet sağlayan top ateşi Paris II gemisini direnmesine fırsat vermeden denizin

dibine gönderdi.

DENİZDE CAN PAZARI YAŞANIYOR

“Denizde tam bir can pazarı yaşanıyordu. 

Paris II batmadan önce denize atlayan yirmi kadar adam vardı ve esir düşmemek için, Alexandra’ya doğru yüzüyorlardı. 

Herkes birbirine yardım ediyor ve cesaret veriyordu. Yaklaşık üç saat uğraştıktan sonra, Alexandra gözden kaybolunca ve bütün güçleri tükenince

karaya çıkmaya karar verdiler.  

KARADA NELER BEKLİYOR?

Zor bir karardı, çünkü karaya çıkınca neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. 

Acaba Almanların esirlere yaptıkları gibi mitralyözle mi karşılanacaklardı?

Güçleri tükenmişti, savaşacak halleri kalmamıştı. 

Aralarında kaptan Rollin’in de bulunduğu 18 kişi ve kaptanın köpeği Mastik kurtulmuştu. 

Askerlerimiz denizde hayatta kalma mücadelesi veren düşman askeri olmasına rağmen onları kurtarmak için denize girdiler. 

DÜŞMAN YARASIDA SARILIR

Ertuğrul Bey kaptan Rollin’i selamladı ve kendisini tanıttı. Birinci Dünya Savaşı’nın yokluk dolu günlerinde Türk erleri kaputlarının eteğinde, kendileri için

hazırladıkları harp paketlerini sökerek düşman askerlerinin yaralarını sardılar. Güzel kokulu fakat şeker yerine kuru üzümle tatlandırılmış sıcak çay ikram

ettiler. Bir kulübeye yerleştirerek odada ateş yaktılar, sigara ve portakal dağıttılar, ardından da hepsine birer tabak lapa verdiler. 

Sivil hedeflerini vurdukları, küçücük teknelerini batırdıkları Türk insanından büyük bir ders aldılar.” 

DR. ORHAN KAPTAN BİZİ BEKLER

Beldenin bu farklı hikayesini Kemer açıklarında bırakıp tekrar kıyıya geldiğimizde yine bir deniz gönüllüsü ile birlikteyiz.

Orhan Kaptan bir hekim. Trakyalı. 

Şartlar, deniz tutkusu bu sulara bu kıyılara getirmiş onu.

İşine gücüne rağmen denizi yoğun yaşayanlardan. 

Denizciliği yaymaya çalışanlardan.

Teknesinin önünde söyleştik.

ORHAN YEŞİLLİ   

“Genç bir hekim olarak doğu görevimi tamamladıktan sonra Didim’de çalışmaya başladım. Oradan da 1995 yılında Antalya Kaş Gömbeye tayin oldum. 

Bu arada askerlik görevim geldi ve biter bitmez babamla yaptığımız “SABIR” adlı küçük teknemiz ile Saroz ‘tan çıkıp kıyıları dolaşarak Antalya’ya vardık. 

Önce Antalya Kale içine bağlandık. 

   

Liman ticari olduğu için barınma imkanı bulamadık.

Antalya’ya deniz için gelmiştim. 

Sağlık müdürlüğü ile konuşup,  Gömbeden kadro durumu uygun olan olan Kemer’e geçtim.

O zamanlar Kemer, turizmin çok yoğun, çok özel olduğu bölgelerden biriydi.

Ben Trakya çocuğuyum,  bizim orada sadece bir kişinin yelken yaptığını gördüm. Yelkeni çok sevdiğim halde, bu sebeple öğrenme şansım olmadı. 

Didim’e gittiğimde o zaman denizcilikle ilgili bir hareket olmadığından orada da yelkene başlayamadım.

Kemer’e gelince önce marina ile tanıştım. 

BİLGİLER YELKEN DÜNYASINDAN

“Yelken Dünyası” dergisinden buradaki marinanın yazılarını okumuştum. Marinada yelkenli teknelerin olduğunu okudum ve merak ettim.

O zaman özelleşmemiş daha, Turbana bağlı. 

Marina müdüründen içeri giriş  izni istedim. 

O izin verilince hem tesislerinde vakit geçirdim hem de denizde yaşayanları yakından tanıma, dost olma fırsatı buldum. 

Marina müşteri ağırlığı yabancıydı o günlerde.

Neredeyse tüm teknelerde 12 ay yaşam vardı. 

Özellikle kış aylarında her gün karada parti, toplantı yapılırdı. 

Bambaşka bir yaşam.

Marinada o kadar çok zaman geçir oldum ki, tesislerinde yaptığım harcamaların ev kiramdan fazla olduğunu fark ettim.

KÜÇÜK TEKNE İMDADA YETİŞTİ

Sonunda Robinson kulüplerden terk edilmiş bir tekneyi alıp, babamla onardık. 

Artık marinada bir teknemiz vardı.

Şanslıydık; bulunduğumuz marina, Türk marinacılığına nitelikli marina personeli yetiştirmiş önemli bir işletme idi, hala da öyle.

Marina yönetimi ile yaptığımız görüşmelerde “Halkın denize neden uzak olduğunu araştırdık.

Denizle, yelkenle ilgili olmayan aileler çocuklarını da bu alana yönlendirmiyorlardı.

Bu sebeple, ilk yelken kurslarına, etkinliklerine başladık.

MARİNA KURSİYERLE TEKNE TAHSİS EDİYOR

Marina ücretsiz bir tekne tahsis etti bu kurslar için. 

O zaman 200-300 erişkin Kemerli denizle, yelkenle tanıştı.

Kemerde yelkencilik böyle başladı..

Kemer denizi içinde mülayim diyebiliriz. 

Burada yaşayan Alman denizciler, 

“ Biz Kuzey denizlerinden geliyoruz, oralarda deniz haşin. Üstümüzde neredeyse astronot kıyafetleri ile denize çıkabiliyoruz.

Buraya geldiğimizde kendimizi gölde hissediyoruz. Ama sigorta şirketlerimiz bizi uyarırlar; Göle benzer ama azdığı zaman kuzey denizini de araya bilirsiniz”

GENELDE MUTEDİLDİR DENİZİMİZ

Denizimiz genelde mutedil, dalga aralıkları geniş, yıpranmazsınız.

Tek derdimiz yaz ortasındaki sıcakların fazla olması. O zamanda serinleyeceğiniz, ferahlayacağınız koylara gidebilirsiniz.

Burada çok geniş bir gurubumuz var. Antalya’daki doktor arkadaşlarımız da dahil bir çok deniz dostu birlikte yaşayıp, birlikte seyirler yapıyoruz.

Denizlerimiz güzel, koylarımız mükemmel.

Son yıllarda her yerde olduğu gibi burada da  oturmuş deniz kültürümüzün, yaşam tarzının çok dışında davranışlara şahit olmaya başladık.

DENİZ MAGANDALARI BURADA DA TÜREMİŞ

Dünyanın en güzel koylarından biri olan Cineviz Limanına demir atmış bir tekneden kıyıya inip, mangallar yakan, küfürlerle konuşan, alkolün etkisiyle sağa sola ateş eden insanlara rastlamaya başladık son yıllarda. 

Bunlar bizi tedirgin etmeye başladı.”

Evet, eğrisi ile doğrusu ile, konuklarımızla denizciler için bir KEMER dosyası oluşturduk.

Bilmem hoşunuza gitti mi?

Kalın sağlıcakla.